Saturday, September 20, 2025

Galileo İki Yeni Bilim kitabında düzgün hareket aksiyomları

Galileo, İki Yeni Bilim kitabında 3 çeşit hareket tanımlıyor:

(1) Düzgün veya tekdüze hareket, 

(2) Doğal olarak hızlanan hareket, 

(3) Zorunlu hareket ya da fırlatılan şeylerin hareketi.

Biz burada düzgün hareket bölümünü inceliyoruz.

Galileo ilk olarak düzgün hareketten ne anladığını bir tanım olarak veriyor:

Eşit, yani tekdüze hareketi, hareket eden şeyin hangi eşit zaman aralıklarında olursa olsun, kat ettiği kısımları birbirine eşit olan hareket olarak anlıyorum.

Bu tanımdan sonra Galileo 4 tane aksiyom veriyor.

Düzgün hareket aksiyomları

Aksiyom 1

Aynı düzgün harekette, daha uzun zamanda alınan yol daha fazladır. (Sabit hız için)

\[\dfrac{s_1}{s_2} = \dfrac{t_1}{t_2}\]

Aksiyom 2

Aynı düzgün harekette, daha uzun yol için geçen süre daha uzundur. (birincinin ters yönden ifadesi)

\[\dfrac{t_1}{t_2} = \dfrac{s_1}{s_2}\]

Aksiyom 3

Aynı sürede, daha büyük hızla alınan yol daha fazladır.

\[\dfrac{s_1}{s_2} = \dfrac{v_1}{v_2}\]

Aksiyom 4

Aynı sürede daha fazla yol alanın hızı daha büyüktür. (üçüncünün ters yönden ifadesi)

\[\dfrac{v_1}{v_2} = \dfrac{s_1}{s_2}\]

Yorum

  • 1 ve 2, “düzgün harekette yol–zaman doğru orantılıdır” ifadesini iki farklı yönden garanti ediyor.
  • 3 ve 4, “hız–yol–zaman” ilişkisini kuruyor, özellikle hız tanımını netleştiriyor.

Bütün tabloyu tek bir cümlede şöyle özetleyebiliriz:

\[\text{Sabit hız için: } \frac{s}{t} = v \quad \Rightarrow \quad s \propto t \quad \text{ve} \quad s \propto v\]

Galileo neden bu kadar basit ve aşikar kavramları birer aksiyom olarak yazıyor?

Galileo’nun bu dört aksiyomu “çok basitmiş gibi” görünüyor ama aslında ileride ispatlayacağı teoremleri dayandıracağı matematiksel omurgayı kuruyor.

Eğer bu aksiyomları baştan kesinleştirmese, birisi çıkıp (mesela, Diyaloglar'ın kahramanlarından Simplicio) çıkıp “neden süre ile yol orantılı olsun ki?” ya da “neden daha uzun sürede daha çok yol alınsın?” diye itiraz edebilirdi. Galileo bu tür itirazların önünü almak için, herkesin kabul edeceği en basit gözlemleri “matematik aksiyomu” gibi koyuyor.

Böylece:

  • Düzgün hareket = yol ile zamanın orantılı olması,
  • Hız kavramı = yol ile zamanın oranı,

şeklinde açık ve tartışmasız hale geliyor.

Bu nokta, Galileo’nun düşünüş tarzını anlamak açısından çok değerli: önce çok temel ve herkesin kabul edeceği aksiyomlarla başlıyor, sonra adım adım yeni kavramları (ivme, serbest düşme kanunları vb.) bu sağlam temeller üzerine inşa ediyor.

Özetin özeti

Aksiyom 1

(Hız sabit)

\[\text{mesafe} \;\propto\; \text{süre}\]
  • Mesafe süreye doğru orantılıdır.
  • Daha uzun sürede daha uzun mesafe alınır.

Aksiyom 2

(Aksiyom 1’in ters ifadesi) (Hız sabit)

\[\text{süre} \;\propto\; \text{mesafe}\]
  • Süre mesafeye doğru orantılıdır.
  • Daha uzun mesafe, daha uzun süre gerektirir.
  • Matematiksel olarak 1’den çıkarılabilir, ama Galileo iki yönlü olarak ifade ederek kesinlik sağlar.

Aksiyom 3

(Süre sabit)

\[\text{mesafe} \;\propto\; \text{hız}\]
  • Mesafe hızla doğru orantılıdır.
  • Daha büyük hızla, aynı sürede daha uzun mesafe alınır.

Aksiyom 4

(Aksiyom 3’ün ters ifadesi) (Süre sabit)

\[\text{hız} \;\propto\; \text{mesafe}\]
  • Hız mesafeyle doğru orantılıdır.
  • Aynı sürede daha uzun mesafe alanın hızı daha büyüktür.
  • Yine 3’ten çıkarılabilir, ama hız tanımını netleştirmek için ayrıca belirtilir.

Sonuç

  • 1 ve 2: “mesafe ↔ süre” ilişkisini tanımlıyor.
  • 3 ve 4: “mesafe ↔ hız” ilişkisini tanımlıyor.
  • Her ikisinde de bir “yön” diğerinden çıkarılabilir, ama Galileo dönemin matematiksel titizliği gereği ikisini de koymuş.

Bu aksiyomlardan sonra Galileo düzgün yani tekdüze hareket ile ilgili 6 tane teorem veriyor. Bundan sonra bu 6 teoremi inceleyeceğiz.

Wednesday, September 17, 2025

Galileo İki Yeni Bilim: Düzgün hareket tanımı

Galileo'nun İki Yeni Bilim kitabında 3. Gün'e baştan başlayıp sonuna kadar okumak istiyorum.

Galileo 3. Gün'ü için planını şöyle açıklıyor:

"Bu incelemeyi üç kısma ayıracağız. İlk kısımda düzgün veya tekdüze hareket ile ilgili olanı ele alacağız; ikinci kısımda doğal olarak hızlanan hareket hakkında yazacağız; ve üçüncü kısımda ise zorunlu hareket ya da fırlatılan cisimlerin hareketi üzerine çalışacağız."

Galileo, 3. Gün'ü bir giriş yazısı ile başlıyor. Daha sonra düzgün hareket konusuna giriyor. Düzgün hareketi incelemek için sadece bir tanım yapması gerektiğini söylüyor. O tanımı da şöyle veriyor:

“Eşit, yani tekdüze hareketi, hareket eden şeyin hangi eşit zaman aralıklarında olursa olsun kat ettiği kısımları birbirine eşit olan hareket olarak anlıyorum.”

Galileo bu tanımı bir de şerh düşüyor:

Galileo'nun şerhi:

Yalnızca "eşit zamanlarda eşit mesafeler kat eden" şeklinde tanımlanan eski tanıma "herhangi" ekini, yani "bütün eşit zamanlarda" ekini getirmek uygun görünüyor. Çünkü, hareket eden bir cismin bazı eşit zamanlarda eşit mesafeler kat etmesi, fakat bu aynı zamanların daha küçük, kendi içinde eşit parçalarında kat edilen mesafelerin eşit olmaması mümkün olabilir.

Galileo burada "eski tanım" diyerek Aristo'ya atıfta bulunuyor ve şöyle bir ayırım yapıyor:

Eski tanım: 

(Aristotelesçi ya da geleneksel anlayış): “Eşit zamanlarda eşit mesafe → tekdüze hareket.”

  • Galileo’nun eklemesi: yalnızca belirli eşit zaman dilimleri için değil, hangi eşit zaman dilimini seçersen seç aynı kural geçerli olmalı.

Yani Galileo “tekdüzelik” kavramını her ölçekte garanti altına almak istiyor. Sadece birim olarak seçilmiş bir süre (örneğin 1 saniye ya da 1 dakika) için değil, 2 saniye, 10 saniye, hatta 0.5 saniye için de eşit mesafeler geçilmiş olmalı.

Karşı örnek: Ortalama hız \(\neq\) Tekdüze hareket

  • İlk 30 dakikada → 50 km
  • İkinci 30 dakikada → 10 km
  • Toplam 1 saatte → 60 km

Buradan ortalama hız:

$$v_{\text{avg}} = \frac{60}{1} = 60 \,\text{km/saat}$$

Eğer tanımı sadece “eşit zamanlarda eşit yol alınır” diye verseydik, bunu yanlış anlayıp şöyle diyebilirdik:

“Bir saatte 60 km gidildi, demek ki hız 60 km/saat.”

Ama Galileo’nun eklediği “hangi eşit zaman aralıkları olursa olsun” şartı burada devreye giriyor:

  • İlk yarım saatte: 50 km
  • İkinci yarım saatte: 10 km

Eşit zaman aralıklarında (0.5 saat + 0.5 saat) eşit mesafe alınmamış → dolayısıyla bu hareket tekdüze değil.

Böylece Galileo, tanımını ortalama hız gibi kaba bir ölçüye indirgemiyor. Onun “düzgün” dediği hareket, gerçekten her zaman diliminde eşitliği koruyan, bozulmayan bir düzen.

Bu da modern dille söylersek: hızın anlık olarak hep aynı olması. (Yani bugünkü matematikte türev kavramına çok yakın bir sezgi.)

Thursday, September 11, 2025

Galileo'nun İki Yeni Bilim kitabında 3. Gün, 6. Teorem'in incelenmesi

Daha önce VII. teoremi incelemiştik. Burada VI. teoreme bakıyoruz. Galileo'nun sözlerini blok alıntı olarak yazdım. Bu teoremin bir de "Mekanik ilkeleri kullanarak aynı sonuç elde edilebilir..." diye başlayan ikinci bölümü var, orayı daha sonra incelemeyi planlıyorum.  

(Teoremin tümünü inceleminin sonuna ekledim)



TEOREM VI. ÖNERME VI 
Dikey bir çemberin en yüksek ya da en alçak noktasından çevreyi kesen herhangi eğik düzlemler çizilirse, bu kirişler boyunca iniş zamanları birbirine eşittir.
\(BD\) ve \(CE\)'yi çapa dik çizin; düzlemlerin yükseklikleri \(AE\) ve \(AD\) arasında \(AI\)'yı orta orantılı yapın ve \(FA \cdot AE\) ve \(FA \cdot AD\) dikdörtgenleri sırasıyla \(AC\) ve \(AB\)'nin karelerine eşit olduğundan, \(FA \cdot AE\) dikdörtgeninin \(FA \cdot AD\) dikdörtgenine oranı \(AE\)'nin \(AD\)'ye oranı kadar olduğundan, \(AC\)'nin karesinin \(AB\)'nin karesine oranı \(AE\) uzunluğunun \(AD\) uzunluğuna oranı kadar olduğu çıkar.

(1)...Galileo bu orantıları yazıyor (benzer üçgenler $AFC$ ve $ACE$ ve $AFB$ ve $ADB$'yi kullanarak):

\[FA \cdot AE = (AC)^2\]\[FA \cdot AD = (AB)^2 \]

(2)...Sonra,

\[\frac{FA \cdot AE}{FA \cdot AD} = \frac{AE}{AD}\]

(3)...Sadeleştirerek,

\[\frac{(AC)^2}{(AB)^2} = \frac{AE}{AD}\]

çıkarımını yapıyor.

Fakat \(AE\) uzunluğunun \(AD\)'ye oranı \(AI\)'nin karesinin \(AD\)'nin karesine oranı kadar olduğundan, \(AC\) ve \(AB\) doğrularının karelerinin birbirine oranı \(AI\) ve \(AD\) doğrularının karelerinin oranı kadar olduğu, dolayısıyla \(AC\) uzunluğunun \(AB\) uzunluğuna oranının \(AI\)'nin \(AD\)'ye oranı kadar olduğu çıkar.

(4)...Galileo bu orantıyı yazıyor:

\[\frac{AE}{AD} = \frac{(AI)^2}{(AD)^2}\]

(5)...Galileo bu orantıyı \(EA\) ve \(AD\) arasındaki \(AI\) orta orantılısından buluyor. Orta orantılı tanım gereği, \(AI\), \(AE\) ile \(AD\)’nin geometrik ortalamasıdır; bu yüzden,

\[(AI)^2 = AE \cdot AD\]

(6)...İki tarafı \((AD)^2\)'ye böldüğümüzde:

\[\frac{(AI)^2}{(AD)^2} = \frac{AE\cdot \cancel{AD}}{(AD)^\cancel{2}} = \frac{AE}{AD}\]

(7)...(3)'le (4)'ü birleştirelim,

\[\frac{(AC)^2}{(AB)^2} = \frac{(AI)^2}{(AD)^2}\]

(8)...Karelerin oranı, uzunlukların oranının karesiyle aynı:

\[\left (\frac{AC}{AB}\right )^2 = \left (\frac{AI}{AD}\right )^2\]

(9)...Dolayısıyla,

\[\frac{AC}{AB} = \frac{AI}{AD}\]

Fakat daha önce \(AC\) boyunca düşüş süresinin \(AB\) boyunca düşüş süresine oranının, \(AC\)'nin \(AB\)'ye ve \(AD\)'nin \(AI\)'ye oranlarının çarpımına eşit olduğu gösterilmişti; fakat bu son oran \(AB\)'nin \(AC\)'ye oranı ile aynıdır.

Dolayısıyla \(AC\) boyunca düşüş süresinin \(AB\) boyunca düşüş süresine oranı, \(AC\)'nin \(AB\)'ye ve \(AB\)'nin \(AC\)'ye oranlarının çarpımıdır.

Bu sürelerin oranı bu nedenle birdir. Böylece önermemiz çıkar.

(10)...Galileo 5. teoremde bu sonucu bulmuştu:

\[\frac{t_{AC}}{t_{AB}} = \frac{AC\cdot AD}{AB\cdot AI}\]

(11)...Yukarda (9)'da bulduğumuz \(AC/AB = AI/AD\)'nin tersini alalım:

\[\frac{AB}{AC} = \frac{AD}{AI}\]

(12)...(10)'da \(AD/AI \Longrightarrow AB/AC\) değişimini yapalım:

\[\frac{t_{AC}}{t_{AB}} = \frac{\cancel{AC}\cdot \cancel{AB}}{\cancel{AB}\cdot \cancel{AC}} = 1\]

(13)...Böylece, Galileo’nun iddia ettiği gibi, farklı kirişler boyunca iniş sürelerinin eşit olduğu ispatlanmış oldu:

\[t_{AC} = t_{AB}\]

**********************************

Teoremin tümü

TEOREM VI. ÖNERME VI Dikey bir çemberin en yüksek ya da en alçak noktasından çevreyi kesen herhangi eğik düzlemler çizilirse, bu kirişler boyunca iniş zamanları birbirine eşittir.

\(GH\) yatay doğrusu üzerinde dikey bir daire çizin. En alt noktasından - yatay ile teğet noktasından - \(FA\) çapını çizin ve en üst nokta \(A\)'dan, çevre üzerindeki herhangi noktalar olan \(B\) ve \(C\)'ye eğik düzlemler çizin; o zaman bunlar boyunca düşüş süreleri eşittir.

\(BD\) ve \(CE\)'yi çapa dik çizin; düzlemlerin yükseklikleri \(AE\) ve \(AD\) arasında \(AI\)'yi orta orantılı yapın; ve \(FA \cdot AE\) ve \(FA \cdot AD\) dikdörtgenleri sırasıyla \(AC\) ve \(AB\)'nin karelerine eşit olduğundan, \(FA \cdot AE\) dikdörtgeninin \(FA \cdot AD\) dikdörtgenine oranı \(AE\)'nin \(AD\)'ye oranı kadar olduğundan, \(AC\)'nin karesinin \(AB\)'nin karesine oranı \(AE\) uzunluğunun \(AD\) uzunluğuna oranı kadar olduğu çıkar.

Fakat \(AE\) uzunluğunun \(AD\)'ye oranı \(AI\)'nin karesinin \(AD\)'nin karesine oranı kadar olduğundan, \(AC\) ve \(AB\) doğrularının karelerinin birbirine oranı \(AI\) ve \(AD\) doğrularının karelerinin oranı kadar olduğu, dolayısıyla \(AC\) uzunluğunun \(AB\) uzunluğuna oranının \(AI\)'nin \(AD\)'ye oranı kadar olduğu çıkar.

Fakat daha önce \(AC\) boyunca düşüş süresinin \(AB\) boyunca düşüş süresine oranının, \(AC\)'nin \(AB\)'ye ve \(AD\)'nin \(AI\)'ye oranlarının çarpımına eşit olduğu gösterilmişti; fakat bu son oran \(AB\)'nin \(AC\)'ye oranı ile aynıdır.

Dolayısıyla \(AC\) boyunca düşüş süresinin \(AB\) boyunca düşüş süresine oranı, \(AC\)'nin \(AB\)'ye ve \(AB\)'nin \(AC\)'ye oranlarının çarpımıdır.

Bu sürelerin oranı bu nedenle birdir. Böylece önermemiz çıkar.

Mekanik ilkeleri kullanarak aynı sonuç elde edilebilir, yani düşen bir cismin \(CA\) ve \(DA\) mesafelerini geçmek için eşit süreler gerektireceği, aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi.

\(BA\)'yı \(DA\)'ya eşit ayır ve \(BE\) ile \(DF\) diklerini indir; mekanik ilkelerden, eğik \(ABC\) düzlemi boyunca etkiyen momentum bileşeninin toplam momentuma oranının \(BE\)'nin \(BA\)'ya oranı kadar olduğu çıkar; benzer şekilde \(AD\) düzlemi boyunca momentum, toplam momentumuna oranı \(DF\)'nin \(DA\)'ya, yani \(BA\)'ya oranı kadardır.

Dolayısıyla aynı ağırlığın \(DA\) düzlemi boyunca momentumu, \(ABC\) düzlemi boyunca momentuma oranı \(DF\) uzunluğunun \(BE\) uzunluğuna oranı kadardır; bu nedenle, aynı ağırlık birinci kitabın ikinci önermesine göre eşit sürelerde, \(CA\) ve \(DA\) düzlemleri boyunca \(BE\) ve \(DF\) uzunluklarının birbirine oranı kadar mesafeler geçecektir. Fakat \(CA\)'nın \(DA\)'ya oranının \(BE\)'nin \(DF\)'ye oranı kadar olduğu gösterilebilir. Böylece düşen cisim iki \(CA\) ve \(DA\) yolunu eşit sürelerde geçecektir.

Dahası, \(CA\)'nın \(DA\)'ya oranının \(BE\)'nin \(DF\)'ye oranı kadar olduğu gerçeği şu şekilde gösterilebilir: \(C\) ve \(D\)'yi birleştir; \(D\)'den, \(AF\)'ye paralel \(DGL\) doğrusunu çiz ve \(AC\) doğrusunu \(I\)'de kessin; \(B\)'den \(BH\) doğrusunu çiz, yine \(AF\)'ye paralel.

O zaman \(\angle ADI\) açısı \(\angle DCA\) açısına eşit olacaktır, çünkü \(LA\) ve \(DA\) eşit yaylarını görürler, ve \(\angle DAC\) açısı ortak olduğundan, \(\triangle CAD\) ve \(\triangle DAI\) üçgenlerinin ortak açının etrafındaki kenarları birbirine orantılı olacaktır; buna göre \(CA : DA = DA : IA\), yani \(BA : IA\), yani \(HA : GA\), yani \(BE : DF\) kadardır.

Quod erat demonstrandum.

Aynı önerme daha kolay şu şekilde gösterilebilir: \(AB\) yatay doğrusu üzerinde çapı \(DC\) dikey olan bir daire çiz.

Bu çapın üst ucundan çevreyle buluşmaya uzanan herhangi bir eğik düzlem \(DF\) çiz; o zaman, bir cismin \(DF\) düzlemi boyunca düşmesinin \(DC\) çapı boyunca düşmesi ile aynı süreyi alacağını söylüyorum.

\(FG\)'yi \(AB\)'ye paralel ve \(DC\)'ye dik çiz; \(FC\)'yi birleştir; ve \(DC\) boyunca düşüş süresi \(DG\) boyunca düşüş süresine, \(CD\) ve \(GD\) arasındaki orta orantılının \(GD\)'nin kendisine oranı kadar olduğundan; ve aynı zamanda \(DF\), \(DC\) ve \(DG\) arasında orta orantılı olduğundan, yarı daire içine yazılan \(\angle DFC\) açısı dik açı olduğundan ve \(FG\), \(DC\)'ye dik olduğundan, \(DC\) boyunca düşüş süresinin \(DG\) boyunca düşüş süresine oranının \(FD\) uzunluğunun \(GD\)'ye oranı kadar olduğu çıkar.

Fakat \(DF\) boyunca düşüş süresinin \(DG\) boyunca düşüş süresine oranının \(DF\) uzunluğunun \(DG\)'ye oranı kadar olduğu zaten gösterilmişti; dolayısıyla \(DF\) ve \(DC\) boyunca düşüş süreleri, \(DG\) boyunca düşüş süresi ile aynı oranı taşır; sonuç olarak eşittirler.

Benzer şekilde, çapın alt ucundan \(CE\) kirisini çizerse, aynı zamanda ufka paralel \(EH\) doğrusunu çizerse ve \(E\) ile \(D\) noktalarını birleştirirse, \(EC\) boyunca düşüş süresinin \(DC\) çapı boyunca düşüş süresi ile aynı olacağı gösterilebilir.

SONUÇ I Buradan, \(C\) veya \(D\)'den çizilen tüm kirişler boyunca düşüş sürelerinin birbirine eşit olduğu çıkar.

SONUÇ II Aynı zamanda, herhangi bir noktadan dikey bir çizgi ve düşüş süresinin aynı olduğu eğik bir çizgi çizilirse, eğik çizginin dikey çizginin çap olduğu yarı dairenin bir kirişi olacağı da çıkar.

SONUÇ III Dahası, bu düzlemlerin eşit uzunluklarının dikey yükseklikleri düzlemlerin uzunluklarının kendileri gibi birbirine orantılı olduğunda, eğik düzlemler boyunca düşüş süreleri eşit olacaktır; böylece, son önceki şekilde \(CA\) ve \(DA\) boyunca düşüş sürelerinin, \(AB\)'nin dikey yüksekliği (\(AB\), \(AD\)'ye eşit olmak üzere), yani \(BE\)'nin, \(DF\) dikey yüksekliğine oranı \(CA\)'nın \(DA\)'ya oranı kadar olması koşuluyla, eşit olduğu açıktır.

Sunday, September 7, 2025

Galileo'nun İki Yeni Bilim kitabında 3. Gün, 7. Teorem'in incelenmesi

Galileo’nun İki Yeni Bilim adlı kitabında üçüncü günün konusu ağırlıklı olarak eğik düzlemler ve serbest düşüş hareketidir. Burada Galileo, cismin bir eğik düzlem üzerindeki iniş süresinin hangi büyüklüklere bağlı olduğunu geometrik yöntemlerle incelemeye çalışır.

Bu yazıda 3. Gün’de yer alan 7. Teorem’i ele alacağız. Teorem, özel bir orantı kurulduğunda iki farklı eğik düzlem üzerindeki iniş sürelerinin eşit olduğunu gösteriyor. Galileo’nun geometriyle fiziği nasıl birleştirdiğini görmek için oldukça güzel bir örnek.


Teoremin tam metni

Galileo'nun İki Yeni Bilim Kitabı, 3. Gün, 7. Teorem, 7. Önerme (Crew ve de Salvio tercümesinde, sayfa, 194-195)

İfade: 

Eğer iki eğik düzlemin yükseklikleri, uzunluklarının kareleri ile aynı oranda ise, hareketsiz durumdan başlayan cisimler bu düzlemleri eşit sürelerde kateder.

İspat:

Farklı uzunluklara ve farklı eğimlere sahip iki düzlem alalım, \(AE\) ve \(AB\), ki bunların yükseklikleri sırasıyla \(AF\) ve \(AD\) olsun: \(AF\) ile \(AD\) arasındaki oran, \(AE\)’nin karesi ile \(AB\)’nin karesi arasındaki oranla aynı olsun; o zaman, derim ki, \(A\) noktasından hareketsiz durumdan başlayan bir cisim, \(AE\) ve \(AB\) düzlemlerini eşit sürelerde kateder.

Düşey bir çizgiden, yatay paralel çizgiler \(EF\) ve \(DB\)’yi çizelim, ki \(DB\) çizgisi \(AE\) düzlemini \(G\) noktasında kessin.

\[FA:DA = (EA)^2:(BA)^2\]

olduğundan ve

\[FA:DA = EA:GA \]

olduğundan, buradan

\[EA:GA = (EA)^2:(BA)^2 \]

sonucu çıkar.

Dolayısıyla, \(BA\), \(EA\) ile \(GA\) arasında bir orta orantılıdır.

Şimdi, \(AB\) boyunca iniş süresi, \(AG\) boyunca iniş süresine, \(AB\)’nin \(AG\)’ye oranına eşit bir oranda bağlıdır ve ayrıca \(AG\) boyunca iniş süresi, \(AE\) boyunca iniş süresine, \(AG\)’nin \(AG\) ile \(AE\) arasındaki orta orantılıya, yani \(AB\)’ye oranına eşittir. Buradan, ex aequali (eşitlikten), \(AB\) boyunca iniş süresi, \(AE\) boyunca iniş süresine, \(AB\)’nin kendisine oranına eşittir.

Bu nedenle süreler eşittir.

Q.E.D.


İspatın mantığı

Teoremin şartı

Farklı uzunluklara ve farklı eğimlere sahip iki düzlem alalım, \(AE\) ve \(AB\), ki bunların yükseklikleri sırasıyla \(AF\) ve \(AD\) olsun: \(AF\) ile \(AD\) arasındaki oran, \(AE\)’nin karesi ile \(AB\)’nin karesi arasındaki oranla aynı olsun; o zaman, derim ki, \(A\) noktasından hareketsiz durumdan başlayan bir cisim, \(AE\) ve \(AB\) düzlemlerini eşit sürelerde kateder.

Yani,

\[AF : AD = (AE)^2 : (AB)^2\]

Eğik düzlemler bu orantılarda inşa edilirlerse \(AB\) ve \(AE\) üzerinde düşüş süreleri aynı olacaktır.

Geometrik ilişki

İspata başlarken Galileo Öklid'den VI.2'yi kullanıyor:

\[AF : AD = AE :AG\]

Yani, \(AFE\) üçgeninde, \(FE\)'ye paralel çizilen \(BD\) çizgisi karşılıklı kenarları orantılı olarak bölüyor.

Çıkarım

Bu iki ifadede \(AF : AD\)'ye eşit olan iki orantıyı birleştiriyoruz:

\[AE : AG = (AE)^2 : (AB)^2\]

Orta orantılı

\(AB\), \(AE\) ve \(AG\) arasında orta orantılıdır:

\[(AB)^2 = AE \times AG\] Bu sonuç bir önceki orantıdan çıkıyor. Çapraz çarpım yapalım: \[(AB)^2\times \cancel{AE} = AG\times (AE)^\cancel{2}\] Yani, \[(AB)^2= AE\times AG\] $AB$, $AE$ ve $AG$ arasında orta orantılıdır.

İniş süreleri

\(AB\) ve \(AG\) üzerinde iniş süresi

\[t_{AB} : t_{AG} = AB : AG\]

\(AG\) ve \(AE\) üzerinde iniş süresi

\[t_{AG} : t_{AE} = AG : AB\]

Ex aequali

\[\frac{t_{AB}}{\cancel{t_{AG}}} \times \frac{\cancel{t_{AG}}}{t_{AE}} = \frac{\cancel{AB}}{\cancel{AG}} \times \frac{\cancel{AG}}{\cancel{AB}} \Longrightarrow \frac{t_{AB}}{t_{AE}} = 1\]

Q.E.D

\(t_{AB} : t_{AE}= 1\) olduğuna göre,

\[t_{AB} = t_{AE}\]

Sorular

Galileo neden \(t_{AG} : t_{AE} = AG : AB\) yazıyor?

Galileo'nun kendi bulduğu serbest düşüş yasasına göre

\[t_{AG} : t_{AE} = \sqrt{AG} : \sqrt{AE}\]

olması gerekiyor çünkü, aynı düzlem üzerinde serbest düşüşte,

\[\text{düşüş süresi}\propto \sqrt{\text{uzunluk}}\]

Peki Galileo düşüş sürelerini yanlış mı yazmış? Hayır Galileo, kareköklerle çalışmıyor, \(\sqrt{AG} : \sqrt{AE}\) ifadesini basit bir oran olarak, \(x/y\), şeklinde ifade etmek istiyor. Bunun içinde, orta oranlı kavramını kullanıyor:

\[(AB)^2 = AG \times AE\]

\(AB\), \(AG\) ve \(AE\) arasında orta orantılıdır. Orta orantılı ilişkisini kullanarak, Galileo'nun geometrik orantısı \(AG : AB\)'nin, serbest düşüş yasası \(\sqrt{AG} : \sqrt{AE}\) ile aynı olduğunu gösterebiliriz:

Geometrik oranın karesini alalım:

\[\left ( \frac{AG}{AB}\right)^2 = \frac{(AG)^2}{(AB)^2}\]

\((AB)^2\) yerine \(AG\times AE\) yazalım,

\[\left ( \frac{AG}{AB}\right)^2 = \frac{(AG)^\cancel{2}}{\cancel{AG}\times AE} = \frac{AG}{AE}\]

Böylece, şunu ispatlamış olduk,

\[\left ( \frac{AG}{AB}\right)^2 = \frac{AG}{AE}\]

Karekök alalım,

\[ \frac{AG}{AB} = \frac{\sqrt{AG}}{\sqrt{AE}}\]

Galileo'nun yazdığı geometric oranın (\(AG/AB\)) serbest düşüş yasası \((\sqrt{AG}/\sqrt{AE})\) ile birebir eşit olduğunu göstermiş olduk.


Galileo neden \(t_{AB} : t_{AG} = AB : AG\) yazıyor?

Burada, bir önceki soruda olduğu gibi Galileo, eğik düzlem üzerinde serbest düşüş yasasını kullanmıyor gibi gözüküyor. Eğik düzlem üzerinde serbest düşüş yasası,

\[t \propto \frac{\text{uzunluk}}{\sqrt{\text{yükseklik}}}\]

Yani, bizim geometriye göre, Galileo,

\[\frac{t_{AB}}{t_{AG}} = \frac{AB/\sqrt{AD}}{AG/\sqrt{AD}}\]

yazmalıydı.

Fakat burada açıkça görüyoruz ki, yükseklikler aynı olduğu için, \(\sqrt{AD}\) terimleri eleniyor. Yani, Galileo'nun ifadesi doğru!


Sonuç

Galileo’nun bu teoremi ilk bakışta modern serbest düşüş yasasıyla çelişiyor gibi görünebilir. Çünkü biz bugün, eğik düzlem üzerindeki sürelerin

$$t \propto \frac{\text{uzunluk}}{\sqrt{\text{yükseklik}}}$$

ilişkisine uyduğunu biliyoruz. Ancak Galileo “karekök” diliyle değil, geometri diliyle konuşuyor: orta orantılı kavramını kullanarak, modern fiziğin öngördüğü karekök oranlarını eşdeğer bir biçimde ifade ediyor.

Böylece görüyoruz ki Galileo’nun geometrik ispatı aslında serbest düşüş yasasıyla tamamen uyumludur. Onun yaptığı şey, hareketi cebirsel formüllerle değil, klasik orantılar ve ex aequali kuralı ile açıklamaktır. Bu yaklaşım, 17. yüzyılda geometri ile fiziğin nasıl iç içe geçtiğini ve Galileo’nun bilim tarihindeki özel yerini çok güzel yansıtır.

Özet

Galileo'nun bu güzel teoremi bu 7 adımda özetlenebilir:

(1) Önermenin şartı

\(AF : AD = (AE)^2 : (AB)^2\)

(2) Öklid VI.2

\(AF :AD = AE : AG\)

(3) Çıkarım

\(AE : AG = (AE)^2 : (AB)^2\)

(4) Orta orantılı

\((AB)^2 = AE\times AG\)

(5) İniş süresi (AB, AG üzerinden)

\(t_{AB} : t_{AG} = AB : AG\)

(6) İniş süresi (AG, AE üzerinden)

\(t_{AG} : t_{AE} = AG : AB\)

(7) Ex aequali

\((t_{AB} : \cancel{t_{AG}})\times \cancel{t_{AG}} : t_{AE} = \cancel{AB} : \cancel{AG} \times \cancel{AG} :\cancel{AB}\)

\(\Longrightarrow t_{AB} : t_{AE} = 1\)

\(\Longrightarrow t_{AB} = t_{AE}\)

Q.E.D

Friday, February 21, 2025

Is timeless travel possible?

 1. I call "timeless travel" the ability to travel distances without time passing.

2. Timeless travel is the defining property of Newton's force. This force forms orbits by bending straight lines into circles and then powers the orbit by interacting with the orbiting body. Newton's force achieves all these supernatural feats by traveling timelessly. Newton's force is everywhere at once. In physics the unit of being everywhere at once is called "Newton".

3. There is an absurdity here. Speed is defined as $$s=\frac{d}{t}$$.

4. But in timeless travel we have $$s=\frac{d}{}$$

5. In timeless travel $t$ is not zero nor does it have any other value, it just does not exist in the formulas, that's what "timeless" mean. $$s=\frac{d}{}$$ is a lame equation, where a term is missing. You would be surprised how wide-spread lame equations are in physics. They are not visible because the missing term is usually filled in with a placeholder term or a crutch.

6. And Newton the greatest sophist and self-promoting scientific fraud ever lived was able to sell this timeless travel as a physical thing and his disciples still protect Newton's lame definition of speed by using slimy and slippery tricks of rhetorical sophistry.

7. I think calling Newton's force "supernatural" does not make justice to Newton's fame, we ought to call it a fairy tale force.


Tuesday, January 21, 2025

Why short forces are short and why do physicists love equivocation so much?


0. Matt Strassler wrote a dumbed down popularization (“Why short range forces short range?”) that needs further deconstruction to be comprehensible.

2. Strassler has a tendency to overcomplicate what he tries to simplify for his lay readers by trying to coin cute words like "wavicle" in order to avoid mathematics or rather to protect his lay readers from the proprietary language physicists call “mathematics”.

In scholastic fields such as academic physics one of the highest rewards a professional physicist can hope to have is to coin a word that all his colleagues accept and use. Of course, the top reward is to have a physical unit named after you but for this you need to be a dead white male. After all, there are only a limited number of units that can be named but anyone can invent a new word such as “wavicle” and try to make it accepted into the physics jargon. You may obtain more professional points by establishing a new name then having published 100 papers in high prestige scholarly journals.

It looks like so far Strassler is the only one using the cute word “wavicle” because this is not really a new physical quantity but a new name for an old concept, namely, wave-particle duality. Strassler is just playing naming games.

3. The problem for me is that in physics fundamental words like field, wave and particle are equivocations. These words have at least two meanings, one valid in the "classical" realm and one valid in the "quantum" realm.

4. Just as Aristotelians divided the world into the terrestrial and celestial realms, each governed by distinct rules, modern physicists have partitioned the universe into two separate domains governed by different physical laws (three, if we include General Relativity). It is no surprise, then, that physicists have spent over a century attempting to "unify" these conceptual silos they have created—so far without success.

5. In the case of waves, the word “wave” refers to two fundamentally different entities both called waves. One of the waves can be "scaled up and down" arbitrarily and the other has a limit on how much it can be scaled down. These are two different entities.

6. The unit of study in physics for millennia has been the "particle" or the "atom".

7. Particles were defined as the indivisible units that made up the world. Physicists called these units "matter". Newton formalized this atomic materialist worldview and added his supernatural universal cause of all motion acting between particles and setting them in motion. Newton called this universal occult cause "force" and by propaganda he had the world accept his supernatural cause as a physical cause. Huygens, Leibniz and in our time Einstein all recognized that Newton’s “force” was a supernatural cause and criticized Newton for introducing occult causes to physics. But Newtonism won because Newton had successfully established his own school based on his supernatural cause he called “force”. Newton replaced Aristotle as the master of European scholasticism and his disciples filled in the gaps in Newton’s Principia and created the consistent system of units we know today as “Newtonian mechanics.” Newtonism also won over Einstein’s attempts to replace Newton’s occult force with his own gravitational theories that did not include supernatural causes, that is, his General Theory of Relativity.

8. But experiments done in the early 20th century confused physicists and they decided that the unit of study of physics must be fields not particles.

10. But physicists never dumped the word particle.

11. They started to call some properties of fields such as excitations "particles" and thus entered the realm of scholastic sophistry and proved that an atomic materialist worldview is the unquestionable dogma of physics. All experiments, regardless of what they say, must be interpreted to support the dogma of atomic materialism. Even if this can only be done by the sophistry of calling waves “particles”.

12. I think physicists' real problem is a professional problem not physics problem. They've been doing business as "particle physicists" for such a long time that they are unwilling to change their professional title to "field physicists" or "excitations of the field physicists" instead they keep changing the meaning of the word particle to save their professional title.


comment at HN 21.1.25

Your comment is helpful, thanks. I also discussed this with chatgpt and he said similar things: “Strassler’s term "indivisible waves" seems to be his unique phrasing to make these ideas more intuitive for a lay audience. Physicists usually use more formal language, such as ‘quantized excitations of a field’ or ‘wave-particle duality.’

But my problem is different.

Below I use the word “particle” to mean “a three dimensional indivisible unit,” and nothing else. A particle is not a mathematical point as Strassler suggests when he describes a particle as a “dot.” And a particle is not a wave. If Strassler decides to call waves “particles”, waves do not magically become particles. Ever since the scientific revolution we have not explained natural phenomena by magic.

I read Strassler quote again: 

In a quantum world such as ours, the field’s waves are made from indivisible tiny waves, which for historical reasons we call “particles.” Despite their name, these objects aren’t little dots...

My interpretation of this quote is like this:

> In a quantum world such as ours the field’s waves are made from indivisible tiny waves...

This means that the world is made of quantum fields and fields are waves and not particles [particle are indivisible units, Strassler calls them “little dots”].

This is a clear statement. Strassler is saying that our world is quantum and it is made of fields. Fields are not particles. The unit of study of physics is now fields, not particles. There are no particles in this world because the field is made of waves. These waves are not particles. But they differ from the classical waves because they can only be scaled down to a certain length.

> ...which for historical reasons we call “particles”. Despite their name these objects aren’t little dots [they are not indivisible units with extension].

Strassler’s quote makes it clear that the building blocks of the world are waves, not particles. In this world of ours there are no particles in the sense of indivisible units. It is only that Strassler chooses to call these waves “particles.” This is just a naming convention.

If someone decides to call “monkey” the animal we know and love as a “donkey”, obviously the long eared cute animal will not become a monkey just because someone decided to call it “monkey”. This play on words can only create confusion. If we are calling an animal with the name of another animal we are only exposing ourself as a sophist.

This is exactly what Strassler is doing. He is intentionally trying to corrupt the meanings of well established words by loading them with new meanings. He is playing naming games. Calling a wave particle does not make the wave a particle. Then why call a wave particle? No sane person would call a wave “particle” unless he has something to hide and wants to deceive us or even deceive himself.

To me, if true, the fact that the building blocks of the world are waves is a big and fundamental discovery because it proves that the world is not atomic and matterful as Newton assumed. There are no forces acting between particles because particles do not exist.

This is where the problem lies for physicists. Atomic materialism is their professional dogma and they need to save it despite the experiments contradicting it. But this dogma cannot be saved by using sophistry and calling waves particles.


 

Sunday, January 19, 2025

Newton: A man with many fantastical attributes

1. Newton has many fantastical attributes:

   1. Newton is the thrice-great sophist, our Hermes Trismegistus of sophistry. Newton employs a technique of sophistry he invented himself called "in-your-face sophistry". Newton does not need to hide from you that he is deceiving you with his sophistry. This is how great a sophist he is. [Examples to come]

   2. Newton is the great appropriator. Newton never encountered a concept he could not steal by renaming it. He stole from Descartes by renaming Descartes' first law of motion as Newton's first law of motion. What a genius this Newton was! He stole Kepler's Third Law and rearranged its terms and called it Newton's Laws.

   3. Newton is the great euphemist and grandmaster of circumlocution.

   4. Newton is an occultist and supernaturalist.

   5. A genius of marketing

Galileo İki Yeni Bilim kitabında düzgün hareket aksiyomları

Galileo, İki Yeni Bilim kitabında 3 çeşit hareket tanımlıyor: (1) Düzgün veya tekdüze hareket,   (2) Doğal olarak hızlanan hareket,   (3...